Site En Üstü 728x90 - 970x90 (bball)

Bobby Dixon: Ben baskı nedir bilmem

A Milli Takımın yeni yüzü Bobby Dixon'ın mücadeleci ve savaşçı kişiliği, Ay Yıldızlı formayla mükemmel bir uyum içinde.

Bobby Dixon: Ben baskı nedir bilmem

Bobby Dixon hayatı kolay başlamadı. Kolay geçmeyen bir çocukluğun ardından hayata basketbolla tutundu ve bu sporun gördüğün en güzel başarı hikayelerinden birini yazdı. Profesyonel basketbol oynamaya çok geç başlayan ve üst düzey bir üniversitede oynama fırsatı bulamayan Dixon, o şansa sahip olan çoğu oyuncunun ulaşamadığı bir noktaya geldi. Skorer guard Türkiye formasıyla Avrupa basketbolunun en önemli etkinliği olan EuroBasket 2015’te mücadele etmeye hazırlanıyor.

Ama Bobby Dixon geldiği yeri ve koşulları unutmadı. O şartları ve yaşadıklarını geride bırakmadı, onları bir motivasyon kaynağı olarak kullandı. Mücadele etmek, daha iyisi olmak ve bir örnek teşkil etmek için… Bugün aynı şansı, doğduğu yer olan Uptown, Chicago’da kurduğu Lionheart (Aslan Yürek) Vakfı ile başka gençlere tanımaya çalışıyor. Bobby Dixon’ın hayatı kolay başlamadı ve böylece bugün olduğu Bobby Dixon haline geldi.

-Türkiye Milli Takımı ile ilk milli takım deneyimini yaşıyorsun. Şimdiye kadar bu yeni tecrübe senin için nasıl gidiyor?
Her şey harika. Her geçen gün takıma daha fazla adapte oluyorum. Takım arkadaşlarımı daha iyi tanıyorum. Takımla beraber daha rahat hareket etmeye başlıyorum. Ve zamanla daha da iyi olacak.

-Milli Takım deneyimi ile kulüp deneyimi arasından senin için nasıl farklar var?
Milli Takımda bir ülkeyi temsil ettiğinizin farkında oluyorsunuz. Kulüp takımımla oynarken benim rakibim olan taraftarlar, şimdi beni destekliyor ve başarılı olmamı istiyor. Daha anlamlı bir görev. Yaptığım işi her zamankinden daha ciddi ele almama sebep oluyor. Çünkü sonuçlarının tüm bir ülkeyi ilgilendirdiğini biliyorum.

-Pınar Karşıyaka’da Ufuk Sarıca ile beraber çalışmıştın. Onun burada yardımcı antrenör olması, uyum sürecini hızlandırdı mı?
Ufuk Sarıca ile yeniden çalışmak, takıma daha hızlı adapte olmamı sağladı. Oyunun taktik anlamında da Karşıyaka’dan alışık olduğum bir sistem var. Bu da şaşırtıcı değil. Ergin Ataman ve Ufuk Sarıca mükemmel iki koç ve oyun felsefeleri birbirine benziyor. Oyun sistemine uyum sağlamam zor olmayacak.

-Troy Üniversitesi’nde okuduğun dönemde koçun verdiği bir röportajda senin okulu bitirdikten sonra doğduğun yere dönüp oradaki gençlere yardım etmeni beklediğini söylemişti. Ama yıllar geçti, sen profesyonel bir basketbol oyuncusu oldun ve şimdi Türkiye Milli Takımı için oynayacaksın. O günlerde aklından geçen hedefler neydi?
Üniversitede basketbol oynarken istediğim, doğduğum yerdeki gençler için bir fark yaratabilmekti. Orada, Uptown bölgesinde işler iyi değil. Çok fazla olumsuzluk var. Sahip olduğum pozitif enerjiyi oraya götürmek ve şiddetin ortasında kalan gençleri olumlu bir yaşama yönlendirebilmek istiyordum. Bugün başında olduğum Lionheart (Aslan Yürek) Vakfı’yla da doğduğum şehirde bunu yapmaya çalışıyorum.

-Lionheart Vakfı’ndan biraz bahseder misin?
‘Lionheart’ ismiyle kendi hayatımı anlatabildiğimi inanıyorum. Aslan yürekli birisi, önündeki engeller ne olursa olsun onları aşmayı ve ilerlemeyi sürdürür. Vazgeçmez ve mücadele eder. Bu vakıf ile ulaşabildiğim gençlere bu felsefeyi aşılamaya çalışıyorum çünkü böyle düşünmeye ve buna inanmaya ihtiyaçları var.




-‘Uptown Mamba’ senin lakabın ve bir dövmesini de taşıyorsun. Bu lakap nereden çıktı?
Chicago’nun Uptown bölgesinde doğdum ve büyüdüm. Çevremdeki herkes Kobe Bryant’ın en sevdiğim basketbolcu olduğunu bilirdi. Onun lakabı ‘Black Mamba’ (Siyah Mamba) ve bir arkadaşım da bana Uptown Mamba demeyi başladı. Çünkü hızlı oynuyordum, çabuk hareket ediyordum ve arka arkaya önümde kimse yokmuş gibi sayı atabiliyordum. Arkadaşım böyle dedi ve herkes bunu benimsedi.

-Seni Kobe Bryant hayranı yapan şey ne?
Oyuna olan yaklaşımı. Hayranı olmasanız bile buna saygı duymak zorundasınız. Her zaman kendisini en uç noktaya zorlayacak şekilde çalışır. Her zaman ciddidir ve mücadeleye açıktır. Geri adım atmaz. Kaybetmeyi sevmez ve kaybetmemek için çok çalışması gerektiğini bilir.

-Türkçe adın Ali Muhammed olacak. Senin ilk tercihin miydi?
Evet, ilk tercihimdi. Muhammed Ali her zaman kahramanlarımdan biri olmuştur. Harika bir boksördü ama bir sporcudan daha fazlasıydı. Her zaman içinden geçeni söylerdi ve inandığı şeylerin arkasında dururdu. Bu, bir insanda en saygı duyduğum şeydir. İnandığın şeyleri savunman…

-Şimdi sırada Avrupa Şampiyonası var. Bu düzeydeki ilk şampiyonandan neler kazanmayı umuyorsun?
Her şeyden önde Türkiye Milli Takımı’nın hedeflediği yere ulaşmasında rol oynamak istiyorum. Bireyse olarak kalbimi ortaya koyacağım, en iyi performansımı her maça taşımaya çalışacağım ve takımın kazanması için elimden geleni yapacağım. Avrupa’nın en iyilerine karşı oynayacağım ve bu rekabet için sabırsızlanıyorum.

-Türkiye bir süredir ana skorer sıkıntısı yaşıyordu ve Avrupa Şampiyonası’nda bu sorumluluğu sen üstleneceksin. Üstelik şampiyonanın en zorlu grubunda… Bu durum üzerinde baskı yaratıyor mu?
Baskı mı? Hayır. Ben baskı nedir bilmem. Üstelik bu bir takım oyunu. Tabii ki ben bireysel olarak iyi bir takım oyuncusu olmaya ve kazanmamız için gereken her şeyi ortaya koymaya çalışacağım. Zorlu bir gruptayız ve bu mücadeleden başarıyla çıkarsak, beraber çıkacağız.

-Avrupa Şampiyonası’nda özellikle karşılaşmak için beklediğin bir rakip var mı?
Bireysel olarak rakiplere çok kafayı takmıyorum. Bir oyuncu olarak kendi oyunuma odaklanıyorum. Ama takımlar arasında İspanya’yı özellikle beklediğimi söyleyebilirim. Zor bir rakip. Belki de Avrupa’nın en iyi takımı. Böyle rakipler her zaman en iyi oyunumu ortaya koymamı sağlar.

Röportaj: Şansal Sina Kulabaş - TBF Medya




HABERE YORUM YAZIN

DİĞER ERKEK A MİLLİ TAKIM HABERLERİ
Detay Sağ 1 - 300x300 (google)
Köşe Yazarları
Çok Okunan Haberler
Detay Sağ 2 erboy  - 300x250