Site En Üstü 728x90 - 970x90 (bball)

22-08-2023 NEJAT SAYMAN

Hepinize yeniden Merhaba,

Futboldan sonra ülkemizin en popüler iki sporu olan Basketbol ve Voleybolun benzerlikleri ve farklarını irdelemeye devam ediyoruz. Birbirine çok benzeyen ve aslında birbiri ile entegre 2 kaliteli sporun artı ve eksilerini Milli Takımlar bazında masaya yatıracağız.

Basketboldan başlarsak eğer, en önemli konu tabi ki A Milli Takımın İstanbul’da yani evinde dolu tribünler önünde Hırvatistan’a kaybedip tarihinin belki de en kötü 2 yılını noktaladı. İşin iyi tarafından bakarsak Devşirme oyuncu rezaletinden de kurtulmuş olacağız. Biraz aklı selim düşünüp gelecekte Devşirme oyuncu oynatmamayı net olarak benimsememiz gerekiyor. Artık bir yerden başlamamız gerek. 12 yıldır dişe dokunur başarımız yok. Avrupa’da iyi liglerde oynayan oyuncumuz yok. Final Four’da oynayıp katkı veren oyuncumuz yok. NBA demesin kimse çünkü son 20 senede NBA olmak Avrupa’da bir Kulübe transfer olmaktan çok daha kolay.

Milli Takımın yapılanması artık ileri dönük olmalı. Voleybolda Eczacıbaşı 2005 doğumlu Pasörü Dilay Özdemir’i geçen yıl Beşiktaş’a anlaşmalı verdi ve Dilay takımın pasörü olarak çok iyi performans verdiği sezonda Beşiktaş’ın Süper Lige çıkışında direkt etki yaptı. Bu sezon Eczacıbaşı Dilay’ı bu kez Süper Ligin yeni takımı Karayolları’na verdi. Ankara ekibi Eczacıbaşı’nın uzun yıllardır birlikte çalıştığı üretken bir kulüp. Saliha ve Elif Şahin kardeşler Karayolları’nda tecrübe kazanıp Eczacıbaşı’na geri döndüler ve A Milli Takım oyuncusu oldular. Naz Aydemir’in kariyerinin sonlarına yaklaştığını düşünürsek, çok büyük aksilikler olmazsa Dilay, Naz Aydemir’in tahtının yeni varisi olacak. Şu anda 18 yaşına giren Dilay 1.87 boyunda. 3 yıl içinde 3 cm daha nasılsa uzar. Yani 1.90’lık pasör için Eczacıbaşı ve Voleybol Federasyonu ortak çaba içinde. Bu arada Dilay U19 takımı ile 10 gün önce Amerika’da Dünya Şampiyonası finali oynadı ve Amerika’ya 3-2 kaybettiğimiz ve Dünya ikincisi olduğumuz bir turnuvayı geride bıraktık. Aynı turnuvada ilk 6’da oynayan Eylül ve Beren En iyi Smaçör ve En İyi Pasör Çaprazı ödüllerini aldılar. Bu üçlü şu anda Meksika’da U21 Dünya şampiyonası oynuyorlar ve üçü de ilk 6’daki yerlerini korudular. Federasyon-Kulüp ortak çalışması çok değerlidir. O yüzden Voleybol her gün üstüne koyarak büyüyor. 20 ve 21 yaşındaki oyuncuları tercih etmeleri en doğal hakları iken 2-3 yaş küçük oyuncularla turnuvayı oynuyorlar. İşte, oyuncu böyle yetişir!

12 Dev Adam turnuvaya zaten krizlerle hazırlandı. 2 Devşirmenin de sakatlıklarını öne sürerek gelmek istememesi, Alperen ve Cedi’nin gelmeyeceğini açıklaması işin tadını kaçırdı. Sonra sihirli bir el değdi ve Alperen aniden geldi !

Polonya ile oynadığımız 2 hazırlık maçı umut verdi ama resmi maçların böyle olmayacağını da göz önüne pek alabildiğimizi sanmıyorum. Özellikle Devşirmelerin olmadığı bir turnuvada Buğrahan ve Melih’in kadroda olmaması bence çok korkunçtu! Asla şut kalitesi ile öne çıkmayan savaşçı, takımı oynatmayı misyon edinen 3 guard (Şehmuz-Kenan-Berk) ile elemelere katıldık. Günler önce Hırvatistan’ın alan savunmasının bizi bozacağını yazmıştım. Zayıf takımlara karşı farklı öndeyken atılan şutlar risksiz olduğu için yüzdeler genelde yüksek olur çünkü şut girmese de kaybetmezsiniz. Ama hedef maçlarda eller titrer ve zaten Türkiye liginde aynı anda 5 yabancının oynadığı düşünülürse, ligde az süre alan oyuncuların son 10 senedeki EN ÖNEMLİ TURNUVA’da ellerinin titremeyeceğini sanmak sadece hayalcilik olurdu ve oldu da. Geçen yıl bazı maçları Larkin’den iyi oynayan Buğrahan nasıl olmaz takımda? Itoudis’in son saniye setlerinde buz gibi olmasına rağmen kenardan o topu atması için oyuna soktuğu ülkenin en iyi şutörü Melih’in kadroda olmaması ayrı bir felaket.

Hırvatistan önünde öncelikle savunmada çok zayıf kaldık ve çare üretemedik. 2 pivotumuz, çember altında çok üstün olmamıza rağmen 3 sayı bombardımanı yaptı. Topu çember altına indirmek gerekirken üçlük atıp harakiri yaptık. Ercan Osmani’nin büyük silah olduğunu sanıyoruz ama değil. Milli Takımda işler çıkmaza girince çok güvenilir silahlar gerekir. Bu kadar önemli bir turnuva için kadro ‘YETERSİZİM’ diye bağırıyordu zaten!

Ataman mutlu ve oyuncuların gelmek isteyeceği bir ortam yaratamadı, bu zaten biliniyor. Voleybolcuların koşarak Milli Takıma gitme sebeplerinin başında mutlu bir ortam ve iyi arkadaşlıklar var. Biz de ikisi de yok ! Ataman’ın Kulüp Takım başarısı kesinlikle çok daha yüksek. Milli Takım ise ekstra emek ister. Üst düzey Kulüplerin Koçları asla bu emeği Milli Takıma veremez çünkü maç takvimleri uygun değil. Yani eşyanın tabiatına aykırı. Itoudis için de geçerli bu. O da Yunanistan’ın başında günü kurtarmaya çalışıyor. Ama Yunanistan her turnuva da oluyor bu arada. Bizde onları TV’den izlemeye alıştık. Daha uzun süre izleyeceğiz gibi duruyor.

Bu arada Erdem Can neden çok önemli ve değerli bir Koç biliyor musunuz? Çünkü inandığı şeyin peşinde çılgınca koşuyor. Pandemi döneminde onunla bir Zoom programı yapmıştım. Kendisinin rekortmen olduğunu söylemiştim ve şaşırmıştı. Yıllarca Obradovic gibi huysuz bir Koç ile çalışıp maçlarda devamlı ayağa kalkıp Obradovic’e ısrarla gerekenleri söylerdi. Ve zaten sinirden bordo renge bürünen Obradovic homurdanıp Erdem Can’ı bench’e geri yollardı. Ancak rekortmen Erdem Can’ın bench’e geri gidip sonra tekrar Obradovic’in yanına gidip aynı şeyi dikte etmesi 3-5 saniye alıyordu. Obradovic yine kızıyordu ama Erdem Can 3. ve bazen 4. kez yine geliyordu. Ve sonunda onun dediği oluyordu. Çünkü bir yardımcı Koç takım için yararlı olan şeyleri Koça mutlaka ısrarla söylemelidir. O sadece inandıklarını yaptığı için değerli bir Koç oldu. Telekom şık bir sezon geçirmesine rağmen sezonu kupasız tamamladı. Ama Erdem Can Efes’e transfer oldu. Tecrübeli bir Başkan bazı şeyleri gözden kaçırmazdı ve kaçırmayıp emekçi bir Efes Takımı için Erdem Can’ı getirdi. Şu anda Partizan’da Obradovic’e bunları söyleyecek cesarete sahip 1 kişi yok. O yüzden Erdem Can inanılmaz rekortmendir ve aynı zamanda işine sonsuz saygılı bir emekçidir.

Gelelim Yakup Sekizkök’e. Yıllardır Ergin Ataman ile beraber çalışıp çok deneyim ve başarı kazandı. Bunlar Sekizkök’e Daçka Koçluğunu getirdi. Yıllardır verdiği emeklerin karşılığını aldı. Milli Takım yardımcı Koçluğu çok değerli bir mertebedir ayrıca. Ancak maçta işler kötü gittiğinde Ataman’a kenara gelip aksaklıkları söylemesini ve kötü giden dönemi bitirmesi için bir şeyler yapmasını çok bekledim ama olmadı. Belki de Ataman bunları istemiyordu. Ama Obradovic de istemiyordu. Bu konuda hayal kırıklığına uğradığımı söyleyebilirim. Sezon içinde Benchler’de bazen gerginlikler de olabiliyor. Oralardan kalan tedirginlik de olabilir. Çünkü sezon içi bazı maçlarda  Yakup Sekizkök’ün molayı en arkada izlediğini de gördüm. Çoğu şeyde haklı olabilir ama bu Basketbol tarihimiz için bir dönüm noktasıydı. Belki bir şeyler değişebilirdi. Bunu diğer tüm yardımcı Koçlara da mesaj olarak yollamış olayım !

Toplamda MUTLU takımların daha başarılı olduğu, MUTSUZ takımlarında çok nadir başarılı olduğu bilinmektedir. Voleybol-Basketbol arasındaki en önemli fark budur. Yoksa iki Federasyon da inandığı şeyleri yapıyor ve yıllarca emek veriyor. Ancak Basketbolun anlaması gereken ilk şey MUTLU ORGANİZASYON YARATABİLME BECERİSİ’dir. Bunu yapamayınca ortaya iyi ürün çıkmaz ve çıkmıyor da. Ekolsüz bir Ülke Takımının ilk yapması gereken Kulüpte çalışmayan, altyapıyı çılgınca izleyip bir EKOL yaratabilecek emekçi bir TEKNİK KADRO üretmesidir. Geri kalan her şey önemsizdir. Oyuncu yetiştirme ve geliştirme üzerine yatırım yapılmalıdır. Saçma sapan aynı anda 5 yabancının oynadığı ve Türk Oyuncuların süre alamayıp köreldiği sefil sistem yok edilmelidir. 3+2 geri gelmelidir. Bu arada yabancı adedi 6 olmalıdır ki Avrupa’da oynayan takımların yabancıları da tribünde körelmesin. 3+2 tek kurtuluş çaresidir. 3-4 sene Türk oyuncuları destekleyip geliştirdikten sonra ortaya umut verici bir Milli Takım çıkacaktır. Sabretmemiz gereken bir sürece girdik. Sakin ve üretken olmalıyız.

Voleybol sistemini çoktan kurdu ve hem yetiştirip hem de kazanan oldu. Tek yapılacak şey Voleybolu alkışlayıp örnek almak olmalıdır. Maçlarını izleyip ‘Nasıl mutlu takım olunur’ sorusunun cevabını öğrenmeliyiz. Onlarda da Devşirme var ama en az bizim kadar Türk. Dün bench’de oynamamasına rağmen oynayanlara destek verip dans ediyordu. Suratsız, enerjisi düşük yabancıları içeri sokmayalım. Çünkü ne psikolog ne de Reiki uzmanıyız. Avrupa’nın en iyi ligi denen yerde suratsız, mimiksiz ve aidiyet duygusu olmayan oyuncuları ve Koçları lütfen transfer etmeyelim. Bazen biz-bize kalmak iyidir. Hadi biraz cesaret…….

Hepinize keyifli ve spor dolu günler diliyorum.

 




NEJAT SAYMAN Diğer Yazıları
Detay Sağ 1 - 300x300 (google)
Köşe Yazarları
Çok Okunan Haberler
Detay Sağ 2 erboy  - 300x250